Türkiye’de iş gücü yol haritası

İstanbul Sanayi Odası, Avrupa Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından desteklenen “Üretim Sektöründe Geleceğin İşleri: Cinsiyet Eşitliği Odağında Yetenek Gelişimi Projesi’ni hayata geçirdi. Proje bir yıllıktı ve proje boyunca hazırlanan Türkiye İş Gücü Yol Haritası Raporu da 24 Eylül 2024’te kamuoyu ile paylaşıldı. Çalışma hayatında ve dijitalleşmede bulunduğumuz noktanın tespiti, özellikle bu noktalarda cinsiyet eşitliğinin sağlanması konusunda yapılması gerekenler gibi konularda net tespitlerin yer aldığı rapor, bundan sonraki süreç için yol gösterici olacaktır.

 

Tüm bu rapor üzerinde genel bir değerlendirme yapmak gerekirse aslında toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yol açan etmenlerin temelde aynı olduğunu görüyoruz. Yani kız çocuklarının ve kadınların eğitime ulaşmasındaki zorluklar, toplumsal rollere dair kalıpların onları eğitimden, iş dünyasından ve sosyal hayattan uzak tutması. Aslında raporda da bu gerçeğin altı bir kez daha çiziliyor. Örneğin, eğitim düzeyi arttıkça kadınların iş hayatında daha fazla yer aldığı verilerle ortaya konuyor. (Erkeklerin iş hayatına katılma oranı yüzde 72 düzeyindeyken, kadınlarda bu oran yüzde 36’larda). Ancak dijital becerilere erişimdeki sorunlar, kadınların karşı karşıya bulunduğu bu sorunu daha da artıracak gibi görünüyor. Çünkü iş yaşamında dijitalleşme deyince akla ilk gelen “insanların yerini robotlar alacak” düşüncesinin kadın iş gücünü daha çok etkileyeceği yine bu raporda hatırlatılıyor.

Burada bir metaforla konuyu anlatmaya çalışayım. Eğer toplumsal cinsiyet eşitliğini bir fidan olarak düşünürsek, bu fidanın gelişip serpilmesi, ağaca dönüşmesi için köklerini güçlü tutmamız gerekiyor. Bu kökleri en önemlilerinin de kız çocuklarının eğitime ulaşmalarının önündeki engellerin kaldırılması ve kadına yönelik kültürel kodların değişmesi olduğunu düşünüyorum. Buralarda kökleri güçlendirdiğimizde fidan bir ağaca dönüşecek çıkan her dalı da yeni bir isimle uzayacak, büyüyecek. Yani dijitalleşmede kadının güçlendirilmesi dalını büyütmek için bizim o dala yapacağımız yatırım, yardım tek başına işe yaramaz. Fidanımızın köklerini güçlendirdiğimizde dalları da gelişir. Biz de hep birlikte, kişiler, kurumlar, sivil toplum örgütleri ve politika yapıcılar olarak üzerimize düşeni yaparsak dalları güzelleştirebiliriz. Çünkü raporda da kadınların karşılaşabileceği riskleri en aza indirmek için kız çocuklarının dijital okuryazarlık kazanması ve eğitimde eşitlik fırsatı sunulması, gelecekte dijitalleşmede cinsiyet açığının kapatılabilmesi için bir başlangıç olarak düşünülmeli deniyor.

YÜZ YÜZE GÖRÜŞMELER

Araştırma, Türkiye’de üretim sektöründe çalışanların dijital yetenek eksiklikleri ve cinsiyet açığını analiz etmek amacıyla düzenlendi. ManuFoW projesi kapsamında yapılan saha araştırmasında İstanbul Sanayi Odası’na bağlı 19 komiteden 100’ün üzerinde katılımcı ile yüz yüze odak grup görüşmeleri gerçekleştirilmiş.

Raporun ortaya koyduğu noktaları şöyle özetlemek mümkün olabilir:

·      Teknolojinin kadınlar ve erkekler üzerindeki farklılaşan etkilerini iyi okumak gerekiyor. Çünkü bunu anlamadığımızda cinsiyetler arası dijital uçurum artabilir.

·      Akılcı teknolojik çözümler geliştirmek ya da başarılı bir dijital dönüşüm süreci geçirmek cinsiyet özelliklerinden bağımsız. Ancak kadınların eşitliği yakalayabilmesi için kültürel kodlarımıza bakmamız gerekiyor. Kadın ve erkek rollerini iyi anlayıp, bu yöndeki uygulamaların gözden geçirilmesi, politika yapıcıların hayata geçireceği yasa ve uygulamalara kadar devam eden çoklu iş birliği modelini gerektiriyor.

Raporda, cinsiyet eşitliğindeki temel bariyerler şöyle sıralanıyor:

– Cinsiyet normları ve kültürel basmakalıplar,

– Kadınların akıllı cihazlar ya da gelişmiş teknolojilerin ücretini karşılayamaması,

– Dijital okuryazarlık ve dijital yeteneklerin eksikliği, düzenlemeler, altyapı, mobil

operatörlere ve dijital altyapı hizmetlerine duyulan güven/güvensizlik gibi dış

etkenler,

– Teknolojik ürünlerin tasarımındaki cinsiyet ayrımcılığı (erkeklerin varsayılan alıcı

olarak değerlendirilmesi sebebiyle cinsiyet körü tasarımlar yapılması),

– Dijital sektörde girişimcilik ve istihdam fırsatlarının eksikliği

– Bilgi ve iletişim teknolojilerinde daha az sayıda kadın çalışan olması (AB

ülkelerinde BT uzmanlarının %18,5’i kadınlardan oluşmaktadır; Türkiye ortalaması

%16,8 olarak kaydedilmiştir. Mühendislik, Üretim ve İnşaat, Bilgi ve İletişim

Teknolojileri, Doğa Bilimleri, Matematik ve İstatistik alanlarındaki sonuçlar

incelenmiştir.)

Önceki yıllarda yapılan çalışmalara da atıfta bulunulan raporda, kadınların üretimde yaptıkları işlerin robotlarla değiştirilme riskinin erkeklere oranla biraz daha yüksek seviyede olduğu da hatırlatılıyor.

 

“Neler yapılmalı?” sorusuna verebileceğimiz cevaplardan bazıları da şunlar:

·      Kadınların karşılaşabileceği riskleri en aza indirmek için kız çocuklarının dijital okuryazarlık kazanması ve eğitimde eşitlik fırsatı sunulması, gelecekte dijitalleşmede cinsiyet açığının kapatılabilmesi için bir başlangıç olarak düşünülmelidir.

·      Bu alanda başarılı olmuş rol model kadınların hikâyelerinin öne çıkarılması ve kadın ağlarının desteklenmesi önemlidir.

·      Ayrıca bilgi çağının en önemli özelliklerinin başında, kişinin oluşan yeni ve beklenmedik koşullar altında bilişsel süreçlerini duruma uyumlu hale getirebilme becerisi olarak tanımlanan bilişsel esneklik ile adaptasyon becerisi geliyor. Bu hayatın her alanında işe yarayan bir beceri.

TÜRKİYE’NİN DURUMU

·      Türkiye yüzde 33’lük beceri oranı ile 32 Avrupa ülkesi içinde sondan üçüncü sırada

·      Dijital güvenlik becerisi konusunda AB ülkeleri genelinin ortalaması %70 iken

Türkiye’de bu oran %53

·      Dijital yetkinliğin en önemli özelliklerinden biri olan sorun çözme becerisinde Türkiye %69’luk oran ile sondan üçüncü

·      OECD ülkeleri arasında istihdamda cinsiyet eşitsizliğinin en yüksek olduğu ülke Türkiye.

Hatırlamakta fayda var, cinsiyet eşitliği konusunda daha önce hazırlanan raporlara göre de kadınların eğitim seviyesi yükseldikçe istihdama katılım oranları da anlamlı bir şekilde artış gösteriyor.

TÜRKİYE’DE İŞ GÜCÜ RAPORUNDAN ÖNEMLİ NOKTALAR:

·      Kurumsallaşmış firmalarda anlık veri takibi, verimlilik ve kaynak yönetimin dijital araçlar ve gelişmiş yazılımlar üzerinden yürütüldüğü görülürken; dijital olgunluk seviyesi düşük firmalarda bu işlemlerin sıklıkla manuel olarak takip edildiği tespit edilmiştir.

·      Dijitalleşme ve dijital dönüşümle alakalı olarak en çok konuşulan maddeler finansal ihtiyaçlardan ziyade kültürel faktörler olarak tespit edilmiş. En sık dile getirilen konu ise çalışanların yeni teknolojiler ve değişim karşısında gösterdikleri direnç konusu olmuş.

·      Dijital dönüşüm konusunda karşılaşılan bir diğer önemli zorluk mali konular olarak ortaya çıkmış. Dijital dönüşüm yatırımlarının yüksek meblağlar gerektirmesi sebebiyle özellikle KOBİ’ler, bu konuda devlet teşvik ya da hibe beklentisi içinde.

·      Firma sahipleriyle yapılan görüşmelerde cinsiyet eşitliğinin öneminin sahiplenildiği görülmüş. Hemen her işletmede kadın çalışan sayısının artırılması konusunda bir istek var.

Raporun sonuçlarını değerlendirirken kendi gözlem ve deneyimlerimi de paylaşmak isterim:

·      Dijital dönüşüm bir zihniyet dönüşümü konusudur. Teknolojik olduğu kadar kültürel ve sosyal bir olgudur. Yani dijital dönüşüm bir teknoloji yatırımı değil, teknolojik araçları kullanan bir stratejik ve kültürel yatırım konusu olarak ele alınmalı.

·      Özellikle firma sahiplerinde ve üst yönetim seviyesinde dijital dönüşünü sahiplenen firmaların, dijital dönüşümde başarı sağladığı görülüyor. Bu da liderden çalışana doğru bir hareketin varlığını gösteriyor. Yönetici eğitimi ve farkındalığı en önemli konulardan biri.

·      Daha genç jenerasyon aile üyelerinin etkin olarak çalıştığı aile şirketlerinde dijital dönüşüm çalışmalarının daha aktif olarak yürütüldüğü görülüyor. Bu da aslında ekonomimiz için çok büyük anlam taşıyor. Çünkü ülke ekonomimizin en önemli unsuru aile şirketleri.

·      Dijitalleşme ve dijital dönüşüm çalışmalarında kültürel direncin aşılabilmesinde çalışanların sürecin bir parçası haline gelmesi etkili oluyor.

·      Ayrıca sektör içindeki etkileşim ve rekabet, dijital dönüşüme olumlu yansıyor.

·      Dijital dönüşüm işlerin cinsiyetsizleşmesine imkân veriyor, dijitalleşme seviyesi arttıkça cinsiyet değil yetenek ayrımı daha ön plana çıkıyor.

·      Şirketlerdeki kurumsallaşma oranı arttıkça cinsiyet eşitliği artıyor.

·      Kız öğrencilerin teknik ve mesleki eğitimlere yönelik olarak teşvik edilmesi gerektiği ortaya çıkıyor.

·      Kadınların çalışma koşullarının iyileştirilerek, okul saatlerine göre düzenlenmesi önemlidir. Ebeveyn çalışma hayatını kolaylaştırmak adına kreş- bakım hizmetleri sağlanmalı ve kadın ve erkeğe eşit ve devredilemez şekilde ebeveyn izni verilmesi gerektiği sonucuna varılıyor.

·      Uzun yıllardır çalışan mevcut personelin eğitimleri düzenlenirken mevcut yetkinliklerini yeni teknolojilerle güncellemeye yönelik up-skill ve kaybolan işler karşısında yeni işleri ve yapış biçimlerini öğretmeye yönelik re-skill eğitim stratejileri geliştirilmesi gerekiyor.